Bir felsefe öğretmeninin yaşayabileceği en büyük coşku, ders saatleri içinde kendisine anlatılanlarla yetinmeyen bir ya da iki öğrencinin, ders bitiş zilinin çalmasıyla birlikte, yanınıza sokulup sorduğu sorulara yanıt vermeye çalıştığı sıralarda duyumsadığı mutluluk duygusudur.
Sınıfı dolduran ve pek çoğu felsefenin yaşam kavgasında hiçbir işine yaramayacağını düşünen öğrencilerin, kimi geçer not alma kaygısıyla, kimi ÖSS'de fazladan birkaç soruyu yanıtlama düşüncesiyle dersi dinler gibi göründüğü ve öğretmenin ağzından çıkan her sözü hiç düşünmeden, yorumlamadan, hatta kısaltmaya bile gerek duymadan olduğu gibi not almaya çalıştığı ders ortamı, kanımca, felsefenin katledildiği anlardır.
Dersini, Milli Eğitim Bakanlığı'nın belirlediği "müfredat programı"na uygun biçimde yürütme kaygısı taşıyan bir felsefe öğretmeninin, tek tasası ÖSS'yi kazanmak ve bunun için de en az yirmi-yirmi beş matematik sorusunu çözmek olduğunu düşünen öğrenci kitlesi karşısında işi çok zordur. Öğrencisiyle arasında örtük bir sözleşme oluşuverir ve öğretmen ders düzenini bozmamak uğruna, çoğu kez felsefe kitabının arasına sakladığı matematik testlerini gizli gizli çözmeye çalışan öğrenciyi görmezlikten gelir. Üstelik, öğrenciye iyilik yaptığını da düşünmektedir, çünkü, ne de olsa çocuğun geleceği buna bağlıdır. (!)
Çoğu kez,"ölü düşünceleri yöneten" bir kimse olarak görünür felsefe öğretmeni... Paul Valery'nin de söylediği gibi, "başkalarının fikirlerini söyleyen ve hem de bunları yaratmayan bir insan olarak söyleyen" ve bu yüzden de çok çabuk yorulan bir insandır o... Bu yorgun savaşçının dinlenmesi, kırk beş dakikalık bir ders saatinin ve eline tutuşturulup bitirilmesi istenen programın sınırlandırmalarından kurtulduğu ders aralarında başlar. Çünkü, çoğu kez, soran, sorgulayan öğrencileriyle birliktedir o sıralarda...
Hiç bitmesin istediği ders sonrası söyleşileri başlar ders aralarında... Anlatılan konuyla ilgili olsun, olmasın, bir sorunun sorulduğu, bir tartışmanın başladığı ve binlerce felsefe çiçeğinin açtığı zamanlardır ders araları...
| İstek Acıbadem Lisesi - 1998 |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder